Son günlerde dikkatleri üzerine çeken Duygu'nun katilinin yaptığı kan donduran itiraflar, Türkiye gündeminde büyük yankı uyandırdı. Genç kadının hayatına son veren kişi, mahkemedeki ifadesinde olay anını ve arka planını anlatarak, cinayetin sebeplerini sorgulatarak salonda bulunan herkesi şoke etti. Duygu’nun ailesi ve arkadaşları, bu itiraflar sonrasında adaletin yerini bulmasını talep ederken, kamuoyunda da büyük bir infial yaratıldı. Duygu'nun katilinin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılandığı davada, mahkeme süreci de dikkatle takip edilmeye başlandı.
Duygu'nun katili, ifadesinde genç kadına yönelik yaşadığı öfkenin ve kıskançlığın nedenlerini derinlemesine inceleyerek, toplumda sıkça karşılaşılan cinsiyet temelli şiddet konusuna dikkat çekti. Genç kadının, katilin ilişkinin geleceği konusunda endişeleri olduğunu belirtmesi üzerine, katil bu durumu kendine bir tehdit olarak algılayarak şiddete başvurduğu itirafında bulundu. Duygu'ya karşı nasıl bir duygu yoğunluğu yaşadığını ve olay anındaki düşüncelerini samimiyetle açıklayan katil, hiçbir şeyin affedilemeyecek kadar yoğun bir tutkuyla yaşandığını savundu.
Böylesine çarpıcı bir itirafın ardından Duygu’nun ailesi, mahkeme sürecinin hızlandırılmasını talep etti. Aile, üzerlerinde taşıdıkları derin acının bir nebze olsun hafifletilmesini istiyor. Duygu’nun arkadaşları, cinayet sonrası yaşanan bu tür olayların engellenmesi için toplumda daha fazla bilinçlenmeye ihtiyaç olduğunu vurguluyor. İfadelerde dile getirilen kıskançlık ve sahiplenme duygularının, çoğu zaman sonu hüsranla biten ilişkilerin temeli olduğu gerçeği, toplumsal bir sorun olarak massediliyor.
Mahkemede tanık olarak dinlenen Duygu’nun annesi, gözyaşları içerisinde, kızının böyle bir sonla karşılaşmayı asla hak etmediğini belirtti. Duygu'nun hayatına son veren katilinin, bir anlık öfkesinin sonucunda tüm aile bireylerini derin bir acıya soktuğunu dile getiren anne, "Kızımın hayalleri var, gelecek hayalleri vardı. Hiçbir genç kız, ölüme bu kadar yakın olmamalı. Onun yerine başka hayatlar da olabilirdi," diyerek yürek burkan ifadesini dile getirdi. Mahkeme salonunda bulunan herkesin gözyaşlarını tutamadığı bu an, toplumda daha fazla önlem alınması gerektiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Duygu'nun katilinin, mahkemede yaptığı itirafların ardından ağırlaştırılmış müebbet hapsi istemiyle yargılandığı dava, toplumda cinsiyet temelli şiddet sorununu bir kez daha gündeme taşıdı. Toplumun farklı kesimlerinden gelen tepkilere yer veren uzmanlar, cinayetlerin önlenmesi için eğitimin, bilinçlendirmenin ve hataya yer olmadığı bir adalet sağlanmasının elzem olduğunu vurguluyor. Herkes, Duygu'nun hatırasının yaşatılması ve benzer olayların tekrar yaşanmaması için bir araya gelmekte, adalet taleplerinde birleşmektedir.
Duygu’nun katilinin durumu, genç yaşta hayatını kaybeden bir diğerinin öyküsü olarak da unutulmamakta. Bu olayın bir simge haline gelmesi ve benzer olayların önüne geçilmesine yönelik çalışmaların hız kazanması gerekliliği, toplumsal bilincin artması açısından dikkat çekiyor. Duygu'nun hikayesi, sadece bir genç kadının hayatını kaybetmesi değil, aynı zamanda toplumun gözden kaçırdığı sorunları da gözler önüne seren bir durum. Her bireyin, sağlıklı ilişkilerin inşa edilmesi adına üzerine düşeni yapması gerektiği gerçeğinin etrafında kenetlenmek ise, artık daha da önemli bir hal alıyor.
Sonuç olarak, Duygu’nun katiliyle ilgili ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle devam eden dava, toplumda bir çağa ışık tutarken, toplumsal cinsiyet algısının, şiddetin ve ilişkilerin sorgulanmasını sağlayacak bir başlangıç olabilir. Duygu’nun anısı, bu mücadelede bir sembol olarak daima var olacaktır.